4.sınıftaydım ve dersler çok zordu. Derslerin stresini hiç
bir zaman ders çalışmayan arkadaşımla beraber bahçede atıyorduk.Arkadaşımın
ismi Özerdi .Benim hiç gitmediğim ve görmediğim köyüm dendi.Özer'le okuldaki
yaban hayatın bekçiliğini üstlenmiştik o sıralar. Nerede bir kertenkele gezse
bir kuş uçsa haberimiz olur.Bir ağacın meyvesi olmaya başlamışsa yine bizden
sorulurdu.Boş derslerin vazgeçilmez mekanı, okulun aşağısında yaklaşık bir
dönümlük, kenarları ağaçlarla çevrili bahçeye, bize sormadan kimse giremezdi.Okuldaki
her ağacın tepesine çıkar.Götümüzden uydurduğumuz avcılık hikayelerini birbirimize
anlatırdık.Hikayelerimizde de yanımızda hep dedelerimiz olurdu.Dedesiyle köyün
ormanında kutup ayısı vurduğunu bile söylemişti hatta..İnanmamıştım ama inanıyor
gibi yapmıştım sonuçta aramızda mutualist bir ilişki vardı.Benim salladıklarımada o inanıyordu.
Beden dersiydi ve hoca yine serbest bırakmıştı bizi. Özer'le
hemen birbirimizi bulduk ve bu hafta ne yapacağımızı düşündük. "kelebek
yakalamak".Oyunun kuralları: beyaz kelebeği ilk yakalayan kazanır.Futbol takımına alınmayan
iki arkadaşımız da bu oyuna dahil olmuştu ister istemez.Bütün hafta şişelerle
futbol oynayan arkadaşlarımız,okulun futbol toplarıyla oynayınca kendilerini
Beckham zannediyorlardı.Bizim daha önemli işlerimiz vardı.Okuldaki yaban
hayatın gizemini çözecektik...Beyaz kelebeği ben yakalayıp serbest bırakmıştım
ve oyunu kazanmıştım.Bunun sevinciyle ağaca çıkmaya karar verdik 4 kişi.Her
zaman ki ağacımıza çıkıp saçma sapan hikayelerimize başladık.diğer arkadaşlarda
buna dahil oldular ama onların böyle hikayeleri yoktu.
Daha sonra aşağıdan bir çığlık duyduk,baktık ki müdür
yardımcısı Esma hoca...Esma hoca kısa saçlı,çirkin mi çirkin bir kadındı. Öğrenciyle
bağırarak anlaşırdı.Bir keresinde Okulda kafam delinmişti.Bana bağırarak
pansuman yapmıştı.Onun açısından
mantıklı bir açıklaması vardır illaki..Esma hoca, inin çabuk aşağıya diye
bağırıyordu.İçimizden en safımız Özer ilk önce atladı aşağıya ve en çok dayağı
o yedi.Daha sonra diğerleri indi.Hoca ne kadar yalvardıysa da beni aşağıya
indirmeyi başaramadı.on yaşında olsam da prensiplerim vardı.Beni sadece annem
dövebilirdi...
Bir süre sonra pes etti Esma hoca adımı ve sınıfımı da Özer'e
sorup öğrendi.Bir insan bu kadar saf olabilir... Babana söyleyeceğim seni dedi Esma hoca babama söylese ne olacaktı ki.Babam bir daha yapma oğlum derdi.Ama
babama değil de anneme söylerse sonum kötü olurdu.Esma hoca gittikten sonra
ağaçtan indim.Dayak yiyen arkadaşlarım hiçbir şey olmamış gibi devam
ediyorlardı yaşama ve ben de onlara uyum sağladım.Gün bitmişti ben eve
döndüğümde kapıda terlik karşıladı beni.Sonrasında kısa bir söz dalaşı ve
nasihatle atlatmıştım ki.Doğanın bütün renklerine bürünmüş önlüğümün beyaz yakasında ki lekeleri annem
görene kadar.(Tabi o zamanlar OMO kirlenmek güzeldir gibi reklamlar yoktu)O an
keşke ağaçtan inseydim de Esma hoca dövseydi dedim...
Yapacak bir şey yoktu.Hayat devam ediyordu.Fakat ben yine
adam olmamış ertesi gün ağaçlara çıkmaya devam etmiştim.Bir hafta sonra, Esma
hoca bizi Eriklere dalarken yakaladı.İlginç bir biçimde hiç bağırmamıştı.Kısık
bir sesle düşün önüme dedi. Hoca arkamızda ve biz arada hocaya bakarak
ilerliyorduk okulun içine..Özer,kesin okuldan atılacağız dedi.Öyle söyleyince
dizlerimin bağı çözülmüştü.Atılacağımı duysa annem kalpten ölür...
Esma hoca iş görüşmesine gelmişiz gibi masasının önündeki
ikili koltuğa oturttu bizi. İki bardağa da meyve suyu koydu ve bize verdi.Ben
kesin atıldık diyordum içimden yarı ağlamaklı halde.Özer ağlamaya başlamıştı
bile.Yeni dökülmüş dişleri yüzünden ne dediği belli olmuyordu.Esma hoca ağlama
oğlum bir şey yapmayacağım ama bir şartla.Okulda bahçıvanlık yapacaksınız,
madem çok seviyorsunuz, yoksa disipline veririm dedi.Özer, hocayı duyunca kabul
hocam kabul diye bağırdı ve hocanın eline sarılıp öpmeye kalkıştı.Bende kabul
ettim mecburen. Ama özer bahçıvanın ne demek olduğunu bilmiyordu.Bütün gün
bahçıvanın ne olduğunu anlatmaya çalıştım.. Esma hoca ceza olarak ta birer erik
fidanı getirip dikmemizi istemişti.Hem de ilk işimizi yapmış olacaktık.Anneme
ağaç haftası olduğunu ve erik fidesi götürmem gerektiğini söyledim.Annem hemen
ayarlamış sağolsun.
Esma hocanın yanına götürdük fideleri ve Esma hocayla
beraber kazma kürek almaya gittik.Kazma ve kürek iki kardeş ve ikisinin de boyu
bizden büyüktü.Zar zor taşıyorduk.Fidelerimizi diktik ve suladık.Çok ta keyif
almıştım bu cezadan.Sonrasında Esma hoca bizi okuldaki herkesin görebileceği
bir yere götürdü ve buradaki toprağı kazmamızı, içindeki toprağı boşaltıp havalandırmamızı
istedi.Teneffüslerde oyun oynamayacak toprağı kazıp bütün okula rezil
olacaktık.
İlk önce kolay gelmişti bu ceza ama küreğin ve kazmanın
ağırlığıyla bir süre sonra işkenceye dönüşüyordu.Esma hoca her teneffüs
geliyor,bizi kontrol ediyordu bizde her geldiğinde bu kadar yeter mi? diye
soruyorduk.Üç günde bir mezar büyüklüğü kadar kazmıştık ve kazmaya da devam
ediyorduk.Özer bıkmış ve biraz ağlamaklı Esma hoca bizi öldürüp buraya gömecek
dedi.Bende gülmüştüm çünkü biz ölsek bakacakları ilk yer burası olurdu.Çünkü
bütün okul görmüştü bizi burada.Ama ölü bir başkası ise... Esma hoca bir
başkasını öldürmüş, ve bu çukuru da onun için kazdırıyordu.Akşam okulda kimse
kalmayınca, cesedi buraya gömecekti.Bu fikri Özere söyledim daha da
ürkmüştü.Okulda bir ceset vardı ve biz onu bulmalıydık..
Bütün okulda aramadık yer açılmadık kapı bırakmadık.Kazan
dairesinden çıkarken bizi Esma hoca yakaladı ve odasına yine götürdü.Bir süre
azardan sonra ayrılırken arabasının anahtarını gördüm.Ceset kesin arabasının
bagajında dedim Özer'e. Arabasının yanına gidip.Arabada kan lekesi var mı diye
kontrol ettim.Gördüğüm bir kaç damla leke Cesedin bagajda olduğuna emin olmamı
sağladı ve o gazla Özer'le beraber müdürün odasına doğru koşmaya başladık.Kapıyı
çaldım ve yokladım kapı kilitliydi.Diğer müdür yardımcıları da Esma hocanın suç
ortağıydı zaten.Esma hoca, kesin müdürü öldürmüştü hiç anlaşamıyorlardı
zaten..Tek çare kalmıştı polisi aramak...
Bekleme salonunda ankesörlü telefon vardı.Oraya koşup 155'i
aradım.Durumu bir bir anlattım.Esma hocanın bize verdiği cezayı,Esma hocayla
müdürün kavgalı olduğunu,Müdürün sabah törene katılmadığını,Esma hocanın araba
plakasını bile verdim ama on yaşında olunca kimse takmıyor sizi...
On yaşındaydık ve elimizden bir şey gelmiyordu.Zaten müdürü
de sevmiyorduk.Ertesi gün okula geldiğimizde müdür oradaydı inanılır gibi
değil... Peki ölen kimdi ?İlk ders bitince doğru kazı alanımıza doğru
koştuk.Esma hoca bizi bekliyordu.Çukuru kapatın çocuklar dedi. Özer'le
birbirimize baktık.Kimsenin ölmemesine sevinmiştik ama kazdığımız çukur boşa
gitmişti.Dört günde kazdığımız çukuru bir teneffüste kapatmıştık.
O gün den sonra Ağaçları üzerine çıkıp tepinmeden sevmeye
başladık.Kelebeklere dokunmuyor.Kertenkeleleri şişeye sokup sınıfa getirmeden,
uzaktan seviyorduk.Esma hoca da o günden sonra dayaksız eğitimi savunmaya
başladı demek isterdim ama öyle olmadı.Birkaç hafta sonra bizim sınıftaki kavga
eden çocukları dövmüştü ve o çocuklar tekrar kavga etmişler ve tekrar
dövmüştü..
On yıl sonra benimle aynı okulda okuyan kuzenimin 23
Nisandaki gösterisini izlemeye gitmiştik ailecek.Bir ara ayrılıp diktiğim erik
ağacını görmeye gittim.Ağaç diktiğimiz bahçe otopark olmuş.Hocalarımız oraya
araçlarını park ederlermiş.On yıl önce bana fidan dikmeyi öğreten hocalarım
şimdi gerçekten katil olmuşlardı, ama ben polisi bile aramadım...