18 Nisan 2014 Cuma

İlkokul Polisiyesi

4.sınıftaydım ve dersler çok zordu. Derslerin stresini hiç bir zaman ders çalışmayan arkadaşımla beraber bahçede atıyorduk.Arkadaşımın ismi Özerdi .Benim hiç gitmediğim ve görmediğim köyüm dendi.Özer'le okuldaki yaban hayatın bekçiliğini üstlenmiştik o sıralar. Nerede bir kertenkele gezse bir kuş uçsa haberimiz olur.Bir ağacın meyvesi olmaya başlamışsa yine bizden sorulurdu.Boş derslerin vazgeçilmez mekanı, okulun aşağısında yaklaşık bir dönümlük, kenarları ağaçlarla çevrili bahçeye, bize sormadan kimse giremezdi.Okuldaki her ağacın tepesine çıkar.Götümüzden uydurduğumuz avcılık hikayelerini birbirimize anlatırdık.Hikayelerimizde de yanımızda hep dedelerimiz olurdu.Dedesiyle köyün ormanında kutup ayısı vurduğunu bile söylemişti hatta..İnanmamıştım ama inanıyor gibi yapmıştım sonuçta aramızda mutualist bir ilişki vardı.Benim salladıklarımada o inanıyordu.
Beden dersiydi ve hoca yine serbest bırakmıştı bizi. Özer'le hemen birbirimizi bulduk ve bu hafta ne yapacağımızı düşündük. "kelebek yakalamak".Oyunun kuralları: beyaz kelebeği ilk  yakalayan kazanır.Futbol takımına alınmayan iki arkadaşımız da bu oyuna dahil olmuştu ister istemez.Bütün hafta şişelerle futbol oynayan arkadaşlarımız,okulun futbol toplarıyla oynayınca kendilerini Beckham zannediyorlardı.Bizim daha önemli işlerimiz vardı.Okuldaki yaban hayatın gizemini çözecektik...Beyaz kelebeği ben yakalayıp serbest bırakmıştım ve oyunu kazanmıştım.Bunun sevinciyle ağaca çıkmaya karar verdik 4 kişi.Her zaman ki ağacımıza çıkıp saçma sapan hikayelerimize başladık.diğer arkadaşlarda buna dahil oldular ama onların böyle hikayeleri yoktu.
Daha sonra aşağıdan bir çığlık duyduk,baktık ki müdür yardımcısı Esma hoca...Esma hoca kısa saçlı,çirkin mi çirkin bir kadındı. Öğrenciyle bağırarak anlaşırdı.Bir keresinde Okulda kafam delinmişti.Bana bağırarak pansuman yapmıştı.Onun  açısından mantıklı bir açıklaması vardır illaki..Esma hoca, inin çabuk aşağıya diye bağırıyordu.İçimizden en safımız Özer ilk önce atladı aşağıya ve en çok dayağı o yedi.Daha sonra diğerleri indi.Hoca ne kadar yalvardıysa da beni aşağıya indirmeyi başaramadı.on yaşında olsam da prensiplerim vardı.Beni sadece annem dövebilirdi...
Bir süre sonra pes etti Esma hoca adımı ve sınıfımı da Özer'e sorup öğrendi.Bir insan bu kadar saf olabilir... Babana söyleyeceğim seni dedi Esma hoca babama söylese ne olacaktı ki.Babam bir daha yapma oğlum derdi.Ama babama değil de anneme söylerse sonum kötü olurdu.Esma hoca gittikten sonra ağaçtan indim.Dayak yiyen arkadaşlarım hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlardı yaşama ve ben de onlara uyum sağladım.Gün bitmişti ben eve döndüğümde kapıda terlik karşıladı beni.Sonrasında kısa bir söz dalaşı ve nasihatle atlatmıştım ki.Doğanın bütün renklerine bürünmüş  önlüğümün beyaz yakasında ki lekeleri annem görene kadar.(Tabi o zamanlar OMO kirlenmek güzeldir gibi reklamlar yoktu)O an keşke ağaçtan inseydim de Esma hoca dövseydi dedim...
Yapacak bir şey yoktu.Hayat devam ediyordu.Fakat ben yine adam olmamış ertesi gün ağaçlara çıkmaya devam etmiştim.Bir hafta sonra, Esma hoca bizi Eriklere dalarken yakaladı.İlginç bir biçimde hiç bağırmamıştı.Kısık bir sesle düşün önüme dedi. Hoca arkamızda ve biz arada hocaya bakarak ilerliyorduk okulun içine..Özer,kesin okuldan atılacağız dedi.Öyle söyleyince dizlerimin bağı çözülmüştü.Atılacağımı duysa annem kalpten ölür...
Esma hoca iş görüşmesine gelmişiz gibi masasının önündeki ikili koltuğa oturttu bizi. İki bardağa da meyve suyu koydu ve bize verdi.Ben kesin atıldık diyordum içimden yarı ağlamaklı halde.Özer ağlamaya başlamıştı bile.Yeni dökülmüş dişleri yüzünden ne dediği belli olmuyordu.Esma hoca ağlama oğlum bir şey yapmayacağım ama bir şartla.Okulda bahçıvanlık yapacaksınız, madem çok seviyorsunuz, yoksa disipline veririm dedi.Özer, hocayı duyunca kabul hocam kabul diye bağırdı ve hocanın eline sarılıp öpmeye kalkıştı.Bende kabul ettim mecburen. Ama özer bahçıvanın ne demek olduğunu bilmiyordu.Bütün gün bahçıvanın ne olduğunu anlatmaya çalıştım.. Esma hoca ceza olarak ta birer erik fidanı getirip dikmemizi istemişti.Hem de ilk işimizi yapmış olacaktık.Anneme ağaç haftası olduğunu ve erik fidesi götürmem gerektiğini söyledim.Annem hemen ayarlamış sağolsun.
Esma hocanın yanına götürdük fideleri ve Esma hocayla beraber kazma kürek almaya gittik.Kazma ve kürek iki kardeş ve ikisinin de boyu bizden büyüktü.Zar zor taşıyorduk.Fidelerimizi diktik ve suladık.Çok ta keyif almıştım bu cezadan.Sonrasında Esma hoca bizi okuldaki herkesin görebileceği bir yere götürdü ve buradaki toprağı kazmamızı, içindeki  toprağı boşaltıp havalandırmamızı istedi.Teneffüslerde oyun oynamayacak toprağı kazıp bütün okula rezil olacaktık.
İlk önce kolay gelmişti bu ceza ama küreğin ve kazmanın ağırlığıyla bir süre sonra işkenceye dönüşüyordu.Esma hoca her teneffüs geliyor,bizi kontrol ediyordu bizde her geldiğinde bu kadar yeter mi? diye soruyorduk.Üç günde bir mezar büyüklüğü kadar kazmıştık ve kazmaya da devam ediyorduk.Özer bıkmış ve biraz ağlamaklı Esma hoca bizi öldürüp buraya gömecek dedi.Bende gülmüştüm çünkü biz ölsek bakacakları ilk yer burası olurdu.Çünkü bütün okul görmüştü bizi burada.Ama ölü bir başkası ise... Esma hoca bir başkasını öldürmüş, ve bu çukuru da onun için kazdırıyordu.Akşam okulda kimse kalmayınca, cesedi buraya gömecekti.Bu fikri Özere söyledim daha da ürkmüştü.Okulda bir ceset vardı ve biz onu bulmalıydık..
Bütün okulda aramadık yer açılmadık kapı bırakmadık.Kazan dairesinden çıkarken bizi Esma hoca yakaladı ve odasına yine götürdü.Bir süre azardan sonra ayrılırken arabasının anahtarını gördüm.Ceset kesin arabasının bagajında dedim Özer'e. Arabasının yanına gidip.Arabada kan lekesi var mı diye kontrol ettim.Gördüğüm bir kaç damla leke Cesedin bagajda olduğuna emin olmamı sağladı ve o gazla Özer'le beraber müdürün odasına doğru koşmaya başladık.Kapıyı çaldım ve yokladım kapı kilitliydi.Diğer müdür yardımcıları da Esma hocanın suç ortağıydı zaten.Esma hoca, kesin müdürü öldürmüştü hiç anlaşamıyorlardı zaten..Tek çare kalmıştı polisi aramak...
Bekleme salonunda ankesörlü telefon vardı.Oraya koşup 155'i aradım.Durumu bir bir anlattım.Esma hocanın bize verdiği cezayı,Esma hocayla müdürün kavgalı olduğunu,Müdürün sabah törene katılmadığını,Esma hocanın araba plakasını bile verdim ama on yaşında olunca kimse takmıyor sizi...
On yaşındaydık ve elimizden bir şey gelmiyordu.Zaten müdürü de sevmiyorduk.Ertesi gün okula geldiğimizde müdür oradaydı inanılır gibi değil... Peki ölen kimdi ?İlk ders bitince doğru kazı alanımıza doğru koştuk.Esma hoca bizi bekliyordu.Çukuru kapatın çocuklar dedi. Özer'le birbirimize baktık.Kimsenin ölmemesine sevinmiştik ama kazdığımız çukur boşa gitmişti.Dört günde kazdığımız çukuru bir teneffüste kapatmıştık.
O gün den sonra Ağaçları üzerine çıkıp tepinmeden sevmeye başladık.Kelebeklere dokunmuyor.Kertenkeleleri şişeye sokup sınıfa getirmeden, uzaktan seviyorduk.Esma hoca da o günden sonra dayaksız eğitimi savunmaya başladı demek isterdim ama öyle olmadı.Birkaç hafta sonra bizim sınıftaki kavga eden çocukları dövmüştü ve o çocuklar tekrar kavga etmişler ve tekrar dövmüştü..

On yıl sonra benimle aynı okulda okuyan kuzenimin 23 Nisandaki gösterisini izlemeye gitmiştik ailecek.Bir ara ayrılıp diktiğim erik ağacını görmeye gittim.Ağaç diktiğimiz bahçe otopark olmuş.Hocalarımız oraya araçlarını park ederlermiş.On yıl önce bana fidan dikmeyi öğreten hocalarım şimdi gerçekten katil olmuşlardı, ama ben polisi bile aramadım... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder